Kadıköy’ün sokakları, İstanbul’un kalabalığı içinde bile kendine has bir nefes taşır. Bu nefesin derinliklerinde, LGBT+ topluluğunun yıllara yayılan mücadelesi, sevinci ve direnci saklı. “Anatomisini bilenler” ise bu hikâyenin taşlarını döşeyenler: Aktivizmden sanata, sokak festivallerinden mahalle dayanışmasına uzanan bir kolektif ruh…
1. Tarihin Gölgesinden Sokakların Işığına
1990’ların sonunda, Kadıköy’deki LGBT+ hareketi, daha çok “gizli” buluşmalarla sınırlıydı. Moda’nın tenha sokakları, Caferağa’nın küçük kafeleri, o dönemde bir araya gelenlerin sığınağıydı. Ancak 2000’lerle birlikte, Lambdaİstanbul gibi derneklerin kurulması ve Onur Haftası yürüyüşlerinin başlaması, hareketi görünür kıldı. 2013 Gezi Direnişi ise Kadıköy’ü, LGBT+ haklarının sokakla buluştuğu bir sembole dönüştürdü.
2. “Mekânlar Bizim, Özgürlük Hepimizin”
Kadıköy’ün LGBT+ anatomisini anlamak için sokakları dinlemek gerek:
- Karga Bar: 20 yıldır ayakta kalan bu mekân, sadece bir bar değil, “öteki”leştirilenlerin sığınağı.
- Fazıl’ın Evi: Trans kadınların gece geç saatlerde çay içip sohbet ettiği, güvenli bir liman.
- Yoğurtçu Parkı: Genç queerlerin buluşma noktası. Kimi zaman bir gitar sesi, kimi zaman “Ben de sizinleyim!” diyen bir alkış yankılanır burada.
3. Aktivizmin Yeni Yüzü: Sanat ve Sosyal Medya
Kadıköy’de direniş, pankartlardan sanata taştı. Moda Sahnesi’nde queer tiyatro oyunları sahneleniyor, Kadıköy Sinema Kolektifi LGBT+ temalı belgeseller gösteriyor. Sosyal medya ise genç kuşağın elinde bir megafon: @KadikoyQueer gibi hesaplar, hem etkinlik duyuruyor hem de nefret söylemlerine karşı dijital bir direniş örgütlüyor.
4. “Biz Burada Varız!”: Görünmez Kahramanlar
- Deniz (31, Trans Kadın): “Moda’da bir kuaför salonu açtım. İlk zamanlar ‘Travesti mi kesiyor saç?’ diyenler oldu. Ama şimdi müşterilerim ‘Deniz Abla’ diye sarılıyor.”
- Emre (25, Non-Binary): “Yoğurtçu’da queer şiir geceleri düzenliyoruz. İnsanlar ‘Anlamıyorum’ dese de dinliyor. Bu bile bir kazanç.”
- Sibel (58, Lezbiyen Aktivist): “1998’de ilk Onur Yürüyüşü’nde 30 kişiydik. Şimdi Kadıköy iskele meydanı bile bize dar geliyor.”
5. Kırılganlık ve Dayanıklılık Arasında
Kadıköy’ün LGBT+ hareketi, Türkiye’deki siyasi dalgalanmalardan nasibini alıyor. Son yıllarda Onur Yürüyüşü yasakları, polis şiddeti ve nefret söylemleri artsa da, dayanışma ağları güçleniyor. Örneğin, Kadıköy LGBT+ Dayanışması grubu, ihtiyaç sahibi queer gençlere ücretsiz psikolojik destek ve barınma imkânı sağlıyor.
6. “Biz Heterojeniz!”: Kesişimsel Mücadele
Kadıköy’deki LGBT+ hareketi, tek renk değil. Kürt trans bireyler, Ermeni eşcinseller, Müslüman queerler… Hepsi, kendi hikâyelerini bu kozmopolit dokuda anlatıyor. Kadıköy Feminist Kolektif ile ortak panel düzenleyen trans aktivistler, “Cinsiyetçilik ve homofobi aynı zincirin halkaları,” diyor.
Son Sözler:
Kadıköy’de LGBT+ olmak, sadece bir kimlik değil; bir yaşam biçimi. Bu semtin anatomisi, bir yandan nefretin bıçak izlerini taşısa da, diğer yandan direnişin rengiyle yeniden doğuyor.
Mekân: Kadıköy, İstanbul – Yoğurtçu Parkı’ndaki bir bank ve çevresindeki sokaklar
Tarih: 21 Mart 2025
Röportajı Yapan: Ece Yılmaz (Toplumsal Dönüşüm Gazetesi)
Ece: Merhaba Deniz. Öncelikle zaman ayırdığın için teşekkürler. Bize biraz kendinden bahseder misin? Kadıköy senin için ne ifade ediyor?
Deniz: Merhaba Ece. Ben 24 yaşında, non-binary bir aktivistim. Kadıköy’de doğdum, büyüdüm ve burada mücadele ediyorum. Burası benim için sadece bir semt değil; kimliğimi keşfettiğim, kabul ettirdiğim ve savunduğum bir sığınak. Sokaklarındaki her grafiti, her kafe, benim hikâyemin bir parçası.
Ece: Peki Kadıköy’deki LGBT+ hareketinin geçmişi ve bugünü hakkında ne düşünüyorsun? Neler değişti?
Deniz: 2010’larda Onur Yüryüşleri’ne katıldığımda, kalabalık daha küçüktü. Ama dayanışma daha güçlü hissediliyordu. Şimdi görünürlük arttı ama aynı zamanda nefret de… Mesela, 2016’da Karga Bar’ın önüne molotof atıldığında, ertesi gün yüzlerce insan “Biz buradayız!” diye oradaydı. Bugün ise polis engelleri ve yasaklara rağmen, sosyal medyadan örgütlenip sokak tiyatrolarıyla sesimizi duyuruyoruz.
Ece: Peki senin aktivizm serüvenin nasıl başladı?
Deniz: 18 yaşında aileme açıldığımda evden atıldım. O dönem Lambdaİstanbul’un kapısını çaldım. Bana sadece barınacak yer değil, ait olma hissini verdiler. Sonra kendi hikâyemi anlatmak için şiir yazmaya başladım. Şimdi Yoğurtçu Parkı’nda queer şiir geceleri düzenliyorum. Bir genç gelip “Sizin sayenizde yalnız olmadığımı anladım,” dediğinde, her şey değiyor.
Ece: Kadıköy’de LGBT+ bireylerin en büyük zorlukları neler?
Deniz: İki yüzlü bir özgürlük var. Bir yanda, Moda’da el ele tutuşan çiftler; diğer yanda, “Ahlaksız!” diye bağıranlar. İş bulmak en büyük sorun. Trans arkadaşlarım, nitelikli olmalarına rağmen kafelere bile alınmıyor. Bir de “pembe para” tuzağı var: Bazı mekânlar Onur Haftası’nda gökkuşağı bayrağı asıp para kazanıyor, ama ertesi gün queer çalışanları işten atıyor.
Ece: Peki dayanışma nasıl işliyor?
Deniz: Mesela, Kadıköy Mutfak diye bir grup var. LGBTQ+ gençler, haftada bir buluşup yemek yapıyor. Kimseye açılmadıysan, orada “Ben bi’ şey söyleyeceğim,” diye başlıyor cümleler. Bir de Feminist Gece Yürüyüşü’nde el ele tutuşup “Yaşasın queer dayanışma!” diye haykırıyoruz. Bu, bize güç veriyor.
Ece: Son dönemdeki yasaklar ve baskılar seni nasıl etkiliyor?
Deniz: Üzgünüm ama şaşırmıyorum. Onur Yürüyüşü yasaklandığında, biz parkta sessizce oturup şarkı söyledik. Polis geldiğinde, bir teyze “Oturmak da mı yasak?” diye sordu. O an, direncin sadece bizimle sınırlı olmadığını anladım. Ama yine de korkuyorum… Geçen hafta bir arkadaşım otobüste dövüldü. Nefret, her yerde.
Ece: Peki umudunu ne ayakta tutuyor?
Deniz: Gençler. Lise çağındaki queer çocuklar, bana “Abi, nasıl açılabilirim?” diye soruyor. Onlara “Seni olduğun gibi sevenler mutlaka çıkacak,” diyorum. Bir de Kadıköy’ün sokak kedileri var! Onları beslerken, birbirimize “Dünya bize kalsın,” diye şaka yapıyoruz.
Ece: Kadıköy’ün LGBT+ hareketi için gelecek hayalin nedir?
Deniz: Her mahallede ücretsiz terapi ve hukuk desteği veren merkezler… İşverenlerin “Cinsiyet kimliğin beni ilgilendirmez,” dediği bir ekonomi… Ve en önemlisi, sokakların gerçekten herkesin olması. Bir gün, trans bir arkadaşımın belediye başkanı olacağına inanıyorum!
Ece: Son olarak, okurlarımıza ne söylemek istersin?
Deniz: Susmayın. Birini gülümsetmek, bir çocuğa “Sen normalsin,” demek, bir nefret yorumuna “Hayır,” yazmak… Küçük adımlar, devrim yaratır. Ve unutmayın: Kadıköy’de bir bankta oturup çay içen herkes, sizin hikâyenizin bir parçası olabilir. Yeter ki yanına oturacak cesaretiniz olsun.
Son Not:
Röportajın ardından Deniz, Yoğurtçu Parkı’nda bir grup gence queer şiirler okudu. Şiirlerden biri şöyleydi:
“Bize ‘yaşam alanı’ diye çizdikleri hapishanelerde, / Biz parkları yurt bellemişiz… / Kuşlar kadar özgür, / Beton kadar inatçı.”
Belki de Kadıköy’ün direnişi, tam da bu dizelerde saklı.