Kadıköy’ün renkli caddelerinde yürürken, bir vitrinde asılı gökkuşağı bayrağı gözüme çarpıyor. Moda Sahili’nde martıların çığlıklarına karışan kahkahalar duyuluyor. Ama bu mahallede bazı yürekler, görünmez duvarların gölgesinde yaşıyor. Ben de onlardan biriyim. Adım Deniz. Trans bir kadın olarak Kadıköy’de “var olma” mücadelesi, bazen bir sokak köşesinde soluklanmak kadar basit, bazen de bir dağı tırmanmak kadar yorucu…
Sokaklar Bazen Çok Soğuk Oluyor
Sabah 08:30, vapur iskelesinden hızlı adımlarla çıkıyorum. İşe yetişmem lazım. Ama otobüs durağında beklerken, arkamdan gelen “Bak bu da erkekten kadın olmuş!” fısıltısı ensemi ısırıyor. Gözlerimi kaçırıyorum. “Sadece otobüs gelsin,” diye geçiriyorum içimden. Kadıköy’ün “özgürlükçü” imajı, maalesef herkese ulaşmıyor. Bir kafenin önünde arkadaşlarımla oturduğumuzda bile, bazı bakışlar üstümüzde delici bir sınav gibi. Sanki varlığımız, birilerine hesap vermek zorundaymışız gibi…
“Seni İşe Alamayız” Cümlesi Kaçıncı Kez?
Geçen ay, Bağdat Caddesi’nde bir mağazada iş görüşmesine gittim. CV’mdeki “Deniz” ismimle, kimliğimdeki “erkek” ibaresi arasındaki uçurumu nasıl anlatacağım diye düşünürken, müdürün yüzündeki donuk ifade her şeyi söyledi. “Biz… yani… müşteri profiline uygun değilsiniz,” dedi. O an, kendimi bir hayalet gibi hissettim. Kadıköy’deki pek çok trans birey, bu hikayeyi defalarca yaşıyor. Kayıt dışı işler, güvencesiz çalışma, ayrımcılık… Bazen bir fincan çay parası için bile direnmek zorunda kalıyoruz.
Ama Bu Mahallede Bir Şey Var: Dayanışma!
Her şeye rağmen, Kadıköy’de birbirini duyan yürekler de var. Mesela Moda’daki şu küçük kafe: Sahibi Defne Hanım, LGBTQ+ bireylere iş imkanı sunmak için özellikle ilan veriyor. Ya da Kalamış’ta her perşembe toplanan trans destek grubu… Orada, hikayelerimizi anlatırken gözlerimizdeki yaşlar, birbirimize tuttuğumuz aynaya dönüşüyor. “Yalnız değilsin,” diyen bir ses…
Sağlık Hakkı? “Transfobi” Diye Bir Tanı Var!
En acımasız mücadele, sağlık hizmetlerinde başlıyor. Geçenlerde, göğüs ağrısı şikayetiyle gittiğim bir hastanede, doktorun “Önce psikiyatriye görünün” demesi… Hormon tedavisi alan arkadaşım Ece’nin, devlet hastanesinde “Bu ilaçları size yazmayız” cevabı… Kadıköy’de bile, bazı beyaz önlüklerin ardında önyargılar gizleniyor.
Peki Ya Aile? “Evlat Değilmişim Gibi…”
Kadıköy’deki birçok trans birey, ailesiyle ilişkisini kaybetmiş. Ben şanslıydım; annem sonunda “Kızım,” dedi. Ama arkadaşım Can, 17 yaşında evden atıldığı için bu semtte bir bodrum katında yaşıyor. Onun gibi onlarcası, Kuloğlu Sokak’taki dayanışma mutfağında sıcak yemek bulabiliyor ancak…
Neden Hâlâ Kadıköy’deyim? Çünkü…
Çünkü burada, bir sokak sanatçısının gitarına eşlik ederken kimliğimle alkışlanabiliyorum. Çünkü Sahrayıcedit’teki bir berber, saçlarımı keserken “Nasıl istersen,” diye soruyor. Çünkü her 8 Mart’ta, trans pankartlarıyla yürüyen kalabalığın sesi, denize karşı yankılanıyor.
Son Söz Yerine: Bir Dilek
Kadıköy’de trans olmak; bazen bir martı kadar özgür, bazen de martıların ayaklarının takıldığı balıkçı ağı kadar karmaşık… Ama biliyoruz ki bu semtin ruhu, çeşitlilikle güzel. Belediye binasının önüne dikilen gökkuşağı bayrağı süs değil, bir söz aslında: “Sen de bu şehrin bir renksin.”
Belki yarın, bir çocuk okuldan çıkıp annesine “Bugün Deniz Abla’yla tanıştım!” diye koşarak gelir. İşte o gün, Kadıköy gerçekten sıcak bir köşe olur…